Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Rusya Cumhuriyeti'nin kurulması ise devlet desteğinden yoksun kalan sinemanın ekonomik zorluklarla karşılaşmasına yol açtı. 1990 başlarında yılda ortalama 300 film üretilirken 1995 yılına gelindiğinde bu sayı 50'ye düştü. Ayrıca, 1989'dan sonra iç pazarın Amerikan filmlerinin egemenliği altına girdi ve 1995 yılına gelindiğinde ülkede Amerikan filmlerinin payı yüzde 85'i bulmuştu. Bu olumsuz görünüşe karşılık seyircinin Amerikan filmlerine artık ilk yıllarda olduğu gibi ilgi göstermemesi ve devletin sinemaya yeniden destek olmasıyla beraber Rusya sineması tekrar gelişmektedir.
Andrey Tarkovski (1932-1986) müzik, resim ve sinema öğrenimi gördükten sonra ilk filmi Ivan'ın Çocukluğu ile dikkati çekti. İkinci Dünya Savaşı sırasında annesinin öldürülmesine tanık olan 12 yaşında bir erkek çocuğun, Alman hatlarının gerisinde boyundan büyük sorumluluklar üstlenmesini konu edindi. Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan kazanan Andrey Rublyov (Андрей Рублёв, 1966) 14. yüzyıl sonlarında yaşayan ikona ressamı Andrey Rublev'in yaşam öyküsünü konu edindi. Rusya'da uzun süre yasaklanan film, Rublev'in manastırdan manastıra dolaşmasından yararlanarak o dönemin koşullarını ve o dönemki baskıcı bir iktidarı, haksızlıklara, ihanetlere karşı koymak zorunda kalan sanatçının kendisiyle hesaplaşmasını konu edindi. Polonyalı bilimkurgu yazarı Stanislaw Lem'in romanından uyarlanan Solaris (Солярис, 1972) bir uzay istasyonunda görevlendirilen bir bilim adamının serüvenini, Ayna (Зеркало, 1975) orta yaşlı hasta bir şairin anıları, düşleri ve düşünceleri arasında geriye dönüşlerle yapılan bir bilinç-bilinçaltı gezisini, İz Sürücü (Сталкер, 1979) inançsız ve umutsuz bir kurgusal dünyayı, konu edindi. Yurtdışına çıkan yönetmenin İtalya'da çektiği Nostalji (Ностальгия, 1983) bir Rus şairin, bir kadın rehber eşliğinde İtalya'da yaptığı geziyi, İsveç'te küçük bir adada çektiği ve Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü kazanan Kurban (Offret, 1986) ise bir bilim adamının evinde doğum günü kutlanırken, başbakanın televizyonda bir atom savaşının çıktığını söylemesi üzerine, bilim adamının dünyayı kurtarmak için kendini kurban etmesini konu edinir.
Andrey Konçalovski (d. 1937) müzik ve sinema öğrenimi gördükten sonra Kırgızistan'da çektiği Cengiz Aytmatov uyarlaması İlk Öğretmen (Первый учитель,
Nikita Mikhalkov genç yaşta sinema oyuncusu olarak ünlendikten ve sinema öğrenimi gördükten sonra Düşmanlar Arasındaki Dost Dostlar Arasındaki Düşman (Свой среди чужих, чужой среди своих, 1974) devrim yılları sırasında, bir trenin soyulmasına yardımcı olmakla suçlanan bir Kızılordu görevlisini, Aşk Kölesi (Раба любви, 1976) geçimsiz bir sessiz sinema oyuncusunun (Elena Solovey) devrim yıllarındaki serüvenini, Mekanik Bir Piyano için Bitmemiş Parça (Неоконченная пьеса для механического пианино, 1977) yaşamın anlamını, Aleksandr Volodin'in oyunundan uyarlanan Beş Akşam (Пять вечеров, 1978) vaktiyle birbirlerini sevmiş olan bir kadınla bir erkeğin beş akşamını, Oblomov'un Yaşamından Birkaç Gün (Несколько дней из жизни И. И. Обломова, 1979) elinden hiçbir şey gelmeyen bir adamın hikayesini, Tanıksız (Без свидетелей, 1983) boşanmış bir karı-koca arasındaki hesaplaşmayı, Siyah Gözler (Очи чёрные, 1987) İtalyan toplumunun yaşamın tadına vararak yaşama ilkesini, Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan kazanan Urga (У́рга — территория любви, 1991) ise Moğol bir besici ile Rus bir kamyon sürücüsü arasında gelişen dostluğu, Anna 6-18 (Анна: от 6 до 18, 1993) yönetmenin kızı Anna ile yaptığı ve on iki yıllık bir zaman dilimini kapsayan söyleşileri, Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü kazanan Güneş Yanığı (Утомлённые солнцем, 1994) kızı ve karısıyla sıradan bir yaşamı olan emekli bir albayın evine karısının eski erkek arkadaşının konuk gelmesiyle ailenin düzeninin altüst olmasını, ve Sibirya Berberi (Сибирский цирюльник, 1997) ise 19. yüzyıl sonu Rusya'sına bir ağaç budama makinası satmaya gelen bir Amerikalının ve kızım diye tanıtarak yetkililere peşkeş çekmeye kalktığı bir genç kızın serüvenini konu edinir.
Alexander Sokurov (d. 1951) sinema öğrenimi gördükten sonra, Leningrad stüdyolarında çektiği ve sessiz dönem Sovyet sinemasının öncü çalışmalarından esinlenen deneysel kısa filmleri ve belgeselleriyle dikkati çekti. Platonov'un bir öyküsünden uyarladığı İnsanın Yalnız Yolu (Одинокий голос человека, 1978) ile devrimden sonra köyüne dönen bir askerin duygusal kırgınlığını, Ana ve Oğlu (Мать и сын, 1997) ıssız bir kulübede yaşayan hasta bir anne ve oğlunun ölüme meydan okuyan dayanışmalarını, Moloch (Молох, 1998) Stalingrad bozgunundan kısa bir süre önce Hitler ve Eva Braun'un Bavyera Alpleri'nde geçirdikleri bir günün öyküsünü, Boğa (Телец, 2001) ölüm döşeğindeki Lenin'i, Rusya tarihi üzerine bir deneme olan Russian Ark (Русский ковчег, 2002) Rusya tarihini, Güneş (Сóлнце, 2005) Japon İmparatoru Hirohito'yu, ve Alexandra (Александра, 2007) ise askerliğini yapmakta olan torununu görebilmek umuduyla Çeçenistan'a giden yaşlı bir kadını konu edindi.
Alexei Balabanov’un (d. 1959) Buñuel'den esintiler taşıyan ilk filmi Mutlu Günler (Счастливые дни, 1992) gerçekötesi bir St. Petersburg'u, Birader (Брат, 1997) ise mafyanın kol gezdiği suç batağına batmış "yeni" bir St. Petersburg'u, ve Mahluklar ve İnsanlar Hakkında (Про уродов и людей, 1998) insancıl tutkuları konu edinir.
Sergey Bodrov'un Özgürlük Bir Cennettir (Свобода Это Раи, 1989) babasını arayan bir çocuğun öyküsünü ve Melekleri Görmek İstiyordum (Белый король, красная королева, 1992) çağdaş Moskova'da yozlaşan ahlaki değerlerini konu edindi.
Vasili Pichul (d. 1961) Sovyetler Birliği'nde elli milyonu aşkın seyirciye ulaşarak rekor kıran Küçük Vera (Ма́ленькая Ве́ра, 1988) ile özgürlüğüne düşkün bir genç kız portresi çizerek ilgi topladı. Yönetmenin bir sonraki filmi Karadeniz'in Geceleri Ne Kadar Da Karanlıktır (В городе Сочи тёмные ночи, 1990) ülkenin değişen koşullarını konu edindi.
Pavel Lungin’in Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü kazanan Taxi Blues (Такси-блюз, 1989) geleneklere bağlı bir taksi sürücüsü, Yahudi düşmanı ev arkadaşı ve Yahudi bir müzisyen arasındaki sevgi ve nefret ilişkilerini, Luna Park (Луна-парк, 1992) "perestroyka"dan sonra Moskova'da ortaya çıkan ve ülkeyi Yahudilerden, eşcinsellerden ve yabancılardan arındırmayı amaçlayan dazlakları, Düğün (Свадьба, 2000) Moskova'da modellik yaptıktan sonra kasabasına dönen genç bir kadının öyküsünü, ve Patron (Олигарх, 2002) doğmakta olan Rus kapitalizminin mafya ile ilişkilerini konu edindi.
Alexander Rogozhkin'in Gardiyan (Караул, 1990) toplama kamplarına götürülen tutuklulara eşlik eden muhafızların uyguladıkları acımasız şiddeti, Gizli Polis (Чекист, 1992) gizli servis polisinin uyguladığı şiddetin başlatıcısının Stalin olmayıp Lenin olduğunu, Kontrol Noktası (Блокпост, 1998) insanın içindeki şiddet eğilimini, ve Guguk Kuşu (Кукушка, 2002) bir Rus yüzbaşıyı, Fin bir keskin nişancıyı ve Lapon bir kadının hikayesini konu edindi.
Vitali Kanevski’nin (d. 1935) ilk filmi Cannes Film Festivali'nde Altın Kamera kazanan Kımıldama, Öl ve Diril (Замри, умри, воскресни,
Valeri Todorovski’nin (d. 1962) Hipsters (Стиляги, 2008) ilk aşk, ilk cinsel deneyim, ilk düş kırıklığı ve ilk ayrılma üzerine düzgün bir çalışma oldu.
Vladimir Khotinenko’nun (d. 1953) yönettiği Müslüman (Мусульманин,
Orijinal kaynak: rusya sineması. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page